GÜZEL KAVGALARIN ACILI ÇOCUĞU
Özkan’la bir mevsim…
Eğer hayatınızda yaptığınız kavgaları bile özlediğiniz bir çocukluk arkadaşınız yoksa, eksik yaşamışsınız demektir. Özkan işte böyle biriydi; kavgacı değildi ama güzel şeyler için kavga ederdi.
Ona dair ilk anım, bizim eve sabah akşam gelip, babamın gülerek iğne yaptığı tek çocuk olmasıydı. O zaman hastalığına rağmen onun çok güçlü olduğunu düşünürdüm.. bütün çocuklar iğne olurken ağlar, çığlık atar, yanında annesi mutlaka olurdu.. ama Özkan yanında kimse olmadan gelir sesini çıkarmadan iğnesini oluverirdi. Babam hep gülümseyerek: “ Yine geldi, benim oğlan” derdi. İğnesini vurulduktan sonra artık tüm zamanımızı oyuna ayırabilirdik.
O iki katlı, asmalı balkonlu evin geniş avlusunda incir ağaçlarının arasında oyunlara dalardık. O zaman çok izlediğimiz kovboy filmlerinin tüm sahnelerini canlandırır, silahlarımız ve kargıdan atlarımızla kahraman olmaya çalışırdık. O filmlerdeki bir çok karakteri, sahneyi, müziği hala hatırlıyorum. Sadece izleyici değildik o zaman, kendi dünyamızdan çıkıp filmlerin dünyasına girerdik; her şeyimizle bir filmi başından sonuna çekebilirdik. Bir kamera o günlerde bizi gizlice çekmiş olsaydı herhalde çocuk oskarına aday bile olabilirdik.
Hatırladığım tek kavgamız da, ikimizin de o günlerde başlayan kitap okuma tutkusundan kaynaklanmıştı. Özkan’ın çok güzel kitap setleri vardı ve birlikte okurduk, herhalde yeni gelmiş bir seti beraber açtık, içinden Jules Verne ’in kitapları çıktı, bizim hayal dünyamız için bulunmaz kitaplardı, sekiz on kitabın içinden aynı kitabı önce okumak istemiştik, sonunda kavga ettik ve uzun süre küstüğümüzü hatırlıyorum, kitabı o bitirdikten sonra bana verdi ve öylece barışmış olduk. Sonra yine birlikte bir sürü kitabı okuduk, paylaştık… ( Erol Abi’ye kitaplar için teşekkürler.)
Şimdi ne zaman bir kovboy filmi izlesem ilk aklıma gelen Özkan oluyor. Filmin sahnelerini birlikte canlandırırken buluyorum kendimi.. iki katlı beyaz evin avlusunda oradan oraya çığlıklar atarak koşan iki çocuk.. bir de saçakların altına çamurdan yuvalarında, annelerinin yiyecek getirmesini bekleyen yavru kırlangıçlar.. sesleri bizim sesimize karışıyor, sanki oyunlarımıza ortak oluyorlar… bize ait o günleri bir mevsim gibi birlikte yaşıyorlar; Özkan, ben ve yavru kırlangıçlar.
Fazlı Levent Oğuz